Yaşım 14-15 iken pek yazar ismi
bilmezdim. Malum okulda da roman yazarlarıyla 11. Sınıfta tanışıyorsun haliyle
de o sınıfa gelene kadar da her yazarı tanıma şansı pek bulamıyorsun. İşte kitaplar
konusunda cahil olduğum o zamanlarda evimin yakınındaki kütüphaneye giderdim
kitap almak için. Bizim kütüphanede de öyle rafları gezmeye izin vermezlerdi.
Bilgisayardan aratıyordun, kütüphaneci abi getiriyordu istediğin kitabı.
Kütüphanenin bu formatı yüzünden de raflar arasında dolaşarak yeni yazarları
keşfetmem de imkansız hale gelmişti. İşte böyle bir durumdayken benzer
yazarların kitaplarını okumaktan sıkılır bir hal almaya başlamıştım. Yeni
yazarlar keşfetmek istiyordum. Bu ruh hali içerisindeyken 2010 şubat ayında
kütüphanenin yolunu tuttum. Yeni bir yazarla tanışmakta kararlıydım.
Kütüphanenin bilgisayarının başına geçtim. Arama motoruna bilmediğim bir şey
yazmak istiyordum. O zamanlar Sünger Bob’u çok severek izlediğim için o
çizgifilmdeki Patrick karakterinden esinlenerek arama motoruna Patrick yazdım
ve fareyi elime alıp nefesimi tutmuş bir şekilde ara butonuna bastım. Karşıma
bir kaç yazarın kitapları çıkmıştı. Dikkatimi Patrick Süskind adlı yazar çekti.
“Bay Sommer’in öyküsü” adlı kitabını hemen aldım. Yazar bu kitabında basit ama
bir o kadar etkileyici bir şekilde Bay Sommer’in öyküsünü anlatmıştı ki dehşete
kapılmıştım. Ben nasıl bu yazarı daha önce tanımamıştım. Yazarın aslında çok
ünlü olduğunu bilmeden “bu yazar niye bu kadar ünlenmemiş de tarihin tozlu
sayfalarında kalabilmiş” diyerek bu yazarı ben keşfettim edasıyla göğsümü gere
gere ortalıkta gezmeye başladım. Daha sonra neden almamışım bilmiyorum bir
sonraki kitabını tam bir yıl sonra şubat 2011’de almışım. (Kütüphane kayıtlarından
baktım tarihlere) İşte bu tarihlerde artık arkadaştan mı başka birinden mi pek
hatırlamıyorum bu yazarın aslında çok ünlü biri olduğunu öğrendim. Hayal
kırıklığına uğramıştım. Hani bu yazar bana özeldi, hani ben keşfetmiştim seni?
Olamazdı olmamalıydı. Hatta yazarın en ünlü kitabı Koku’nun filmi bile
çıkmıştı. Sanırım bu acı gerçeği yazarın Güvercin ve Koku kitaplarını
kütüphaneden aldıktan sonra Koku kitabını yarılamışken öğrenmiştim. Yine
karşımda muazzam bir üslup ve konu vardı. Bu kitabı okurken Güvercin kitabını
da hemencecik yalayıp yutmuştum. Güvercin kitabıyla birlikte yazarın
betimlemelerine adeta aşık olmuştum. Benim için artık bu yazar betimleme üstadı
olmuştu.
Ah ah Patrick Süskind, sen hala
benim gözümde benim keşfettiğim yazar olarak kalacaksın. İyi ki seni
tanıyabilmişim.
Daha sonra ne mi oldu? Yazarın “Üç buçuk öykü” adlı kitabını aldım. Pek beğenmeyince yarıda bıraktım ve bu yazarla olan serüvenim sona erdi. İleri de umarım başka bir kitabını daha okurum.
Daha sonra ne mi oldu? Yazarın “Üç buçuk öykü” adlı kitabını aldım. Pek beğenmeyince yarıda bıraktım ve bu yazarla olan serüvenim sona erdi. İleri de umarım başka bir kitabını daha okurum.
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
0 Yorumlar