Bilinmeyen Adanın Öyküsü kitap incelemesi
Yazar:José Saramago
Sayfa Sayısı:64
Yayınevi:Kırmızı
Kedi Yayınevi
Puanım:8/10
Kitap bizi bir sarayla
karşılıyor. Bu sarayın bazı kapıları varmış. Kral hep armağanlar kapısının
önünde bekleyerek hediyeleri beklerken istekler kapısındaki insanların
isteklerinin krala ulaşması gecikip duruyormuş. Yazar burada devletlerdeki
saçma sapan düzendeki bürokrasileri çok güzel eleştiriyor. Bir istek krala
ulaşana kadar en az 10 kişiye aktarılıyor ve bu 10 kişi de sadece istekle
ilgilenmek yerine diğerine isteği söylediği için iş uzayıp gidiyor ve en son
bir hizmetçinin insiyatifine kalıyor. Yani saçma bir durum ortaya çıkıyor. Size
bu olayı biraz somutlaştırayım. Lise
yıllarında tel takıyordum ve bu telin ücretini özelde bile yaptırsan sigorta
sayesinde devlet ödüyordu. Bu nasıl mı oluyordu? Öncelikle para senin cebinden
çıkardı. Daha sonra bu çıkan parayı alabilmek için diş hastanesine giderdin.
Hastanenin içinde macera başlardı. En az 10 yeri gezerdin. Birisi ağzına bakar
gerçekten tel takıyor mu diye. Birisi bir imza atar falan. Tabi imza atacak
kişi yoksa beklersin iki saat. Yahu devlet karsılıyor niye baştan para
verirsin? Devlet direk doktara versin işte. Ama yok illa uğraşacan saçma
evraklar için. Neyse fazla uzatmadan bu istekler kapısına bir gün bir adam
geliyor ve isteğini sadece krala söyleyeceğini söylüyor. Bu adam çok azimli
biri olduğu için asla kapıdan ayrılmıyor ve kral sonunda merakından kapıya
gelir. Adam bilinmeyen bir ada bulmak için kraldan bir gemi istiyor. Tabi kral
sert bir dille tüm adaların keşfedildiğini söylüyor. Niye insan çoğu zaman
sadece gördüklerinden yola çıkarak bu kadar kesin konuşabilir ki? Sonuçta
keşfedilmiş adalarda keşfedilmemişken hala yerlerinde duruyordu ve insanlar
gene tüm adaların keşfedildiğini düşünüyordu. İşte insanoğlu çoğu zaman
gözleriyle görmeden bir şeye inanmayı reddetmek istiyor. Reddetmek yerine
sorgulama yoluna gitmesi en iyisi olacaktır. Allah’ı yok sayan bir insan da
kesin dille yok olduğunu söyleyeceğini var olabileceğini düşünüp az sorgularsa
eminim bu kadar kesin konuşmayacaktır. Neyse biz konuya dağıtmadan kitaba
dönelim.
Tabi istekler kapısında aynı anda sadece bir kişi isteğini belirtebildiği
halk toplanmış ve hemen adamın isteğinin kabul edilip ayrılmasını istiyor. Tabi
bakıyor kral millet sesini yükseltmiş kızmaya başlamış mecbur isteğini kabul
ediyor. Burada şunu görmeliyiz ki her yapılan iyilik gerçekten içten geldiği
için yapılmamaktadır. Çoğu zaman iyilikler bir çıkar için yapılır ne yazık ki.
Dışardan bakan biri de vay be halka bak ne iyi insanlar, kral da çok iyiymiş
yahu diyebilir ama olayın iç yüzüne baktığımızda hepsinin kendi çıkarları için
bu iyilikleri yaptıklarını görebiliyoruz.
Adam şu cümlelerle insanın kral bile olsa aciz bir varlık olduğunu gösterek
bize ne kadar cesaretli biri olduğunu gösteriyor:
,Tekneler
olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize
açılabilirler, (Kırmızı Kedi Yayınevi)
Keşke her zengin ve mevki sahibi insan bu
adam gibi düşünebilse de dünya daha yaşanılabilir hale gelse ama işte bu kadar
toz pembe bir hayat istiyorsak masallarda yaşamamız gerek.
Kitapta bir de hizmetçinin durumu
dikkatimi çekti. Hizmetçi yeni yerler bulma yeni şeyler yapma umuduyla kararlar
kapısından geçip saraydaki hizmetçilik görevini bırakıyor ama gene de gemide de
hizmetçi olarak bu işine devam etmiş oluyor. Bazen ne kadar uğraşsak da bazı şeyleri
değiştirdiğimizi düşünürken kaderimizin aynı monotonlukta ilerlediğini
farkedemiyoruz.
Kitabn sonunu da yazar bize
bırakmış diyebilirim. Bu iki maceracının ne yaptıklarını bilmiyoruz. Heralde
yazar sonunu okuyucuya bırakarak adam gibi okuyucularında kendi benliklerini
bulmasını istemiş olabilir. Neyse bu kadar yeter heralde yazı da uzamadan
bitireyim. Herkese bu kitabı öneririm. İnşallah bu yazardan başka kitaplar da
okuyacağım. Bu arada şimdi aklıma geldi. Yazar gibi bu yazımda ben de sadece
nokta ve virgül kullanabilirdim. Ama şimdi bu kadar yazdım, değiştirmesi zor
olacak. Bir de zaten ben bazen tüm noktalama işaretlerini kullanırken bile
anlaşılmaz olurken bir de yazar gibi sadece iki noktalama işareti kullansaydım
iyice ortaya okunmaz olurdum. Neyse neyse. Fazla saçmalamadan ve bu yazı 1000
kelimeyi geçmeden burada bitiriyorum. Herkese bol kitaplı günler
diliyorum.
0 Yorumlar