Katya'nın Yazı
Yazar: Nicholas Seare-Trevanian (Rodney William Whitaker) (1931-2005)
Sayfa Sayısı:232
Yayınevi: E Yayınevi
Orijnal adı: The Summer of Katya
Puanım: 8/10
(17 Aralık 2015'te 1000kitap.com'da yazdığım yazımdır. 1000kitap'ta çok uzun yazılar okunmadığı için çok ayrıntılara girmediğimden çok iyi bir yazı olmamış olabilir. Yinde de bu incelemeyi okuyan okurlara bir katkım olduysa ne mutlu bana )
(Hafif ama çok hafif spoiler içerir. Meraklanmayın can alıcı
yerleri söyleyerek okumak istediğiniz bu kitabı kursağınızda bırakmadım.)
Kitabı 1000kitap'ta gördüm. Artık kimden gördüm nasıl gördüm hatırlamıyorum. Herhalde sitenin fazla derinine inmişim ve bu kitabı bulmuşum. Kitabı gidip kütüphaneden aldım. Açtım okumaya. İlk iki sayfasında "aha şu hiçbir cümlesinden bir şey anlaşılmayan saçma kitaplardan" derken üçüncü sayfada aslında kitap güzelmiş dedim. Hatta bundan sonra baya beğendim ve pek adetim olmayan alıntı yapma işini iki defa yaptım. Tabi belli bir sayfa ilerledikten sonra eyvah yoksa bu kitap basit bir romantik kitap mı demeye başladım. Sayfalar ilerledikçe bu fikrimden biraz caysamda gene aklımın bir köşesinde hala bu fikir vardı. Tabi kitabın sonlarına doğru ise bu fikrimden tamamen caydım ve yazar beklenilmedik bir sonla bitirdi kitabı.
Bu gizemli yazar karşımıza duygusal bir karakter çıkarmış. Bu karakter doktor ve habire elinde kalem bir şeyler yazmakla meşgul. Gencim, yakışıklıyım, duygusalım, neşe doluyum o zaman aşk benim hakkım diyen tiplerden. Hatta bu düşüncesiyle ilgili kitaptaki şu alıntıyı paylaşayım ki ne demek istediğmi daha iyi anlayabilesiniz.
Kitabı 1000kitap'ta gördüm. Artık kimden gördüm nasıl gördüm hatırlamıyorum. Herhalde sitenin fazla derinine inmişim ve bu kitabı bulmuşum. Kitabı gidip kütüphaneden aldım. Açtım okumaya. İlk iki sayfasında "aha şu hiçbir cümlesinden bir şey anlaşılmayan saçma kitaplardan" derken üçüncü sayfada aslında kitap güzelmiş dedim. Hatta bundan sonra baya beğendim ve pek adetim olmayan alıntı yapma işini iki defa yaptım. Tabi belli bir sayfa ilerledikten sonra eyvah yoksa bu kitap basit bir romantik kitap mı demeye başladım. Sayfalar ilerledikçe bu fikrimden biraz caysamda gene aklımın bir köşesinde hala bu fikir vardı. Tabi kitabın sonlarına doğru ise bu fikrimden tamamen caydım ve yazar beklenilmedik bir sonla bitirdi kitabı.
Bu gizemli yazar karşımıza duygusal bir karakter çıkarmış. Bu karakter doktor ve habire elinde kalem bir şeyler yazmakla meşgul. Gencim, yakışıklıyım, duygusalım, neşe doluyum o zaman aşk benim hakkım diyen tiplerden. Hatta bu düşüncesiyle ilgili kitaptaki şu alıntıyı paylaşayım ki ne demek istediğmi daha iyi anlayabilesiniz.
Sonra bir de aşk konusu vardı. Okuyucum da kuşku
duymayacaktır eminim, bu kadar sınırsız dünyaya sahip bir genç olarak, çok
büyük bir aşka yetenekli olduğuma kesinlikle inanıyordum... baş döndürücü,
sersemletici bir aşka. Yirmi beş yaşındaydım. Sağlıkla coşuyordum. Durmadan
roman okuyordum. Hayal gücüm genişti. Aşka hazır oluşumda da, bu nedenlerle,
şaşılacak hiçbir şey yoktu.
Aşka hazır! Utangaç ve duygulu bir gencin, içinin ihtirasla dolu olduğunu söyleme biçimi değil mi bu? Aşk acaba bu duyarlı tiplerin, içlerindeki şehveti yönetmek için kullandıkları bir hayal değil mi?
Yoo, pek değil! O sıralarda yirmi beş yaşında olan o gencin yüzeysel, duygusuz, kendine aşırı güvenli ve bencil biri olduğunun farkına varıyor ve acı duyuyorum. Bir tek, içinin ihtirasla dolu olduğu doğru. Ama zavallının hakkını teslim etmek gerekirse, aşka hazırdı gerçekten. (Sayfa 12- e yayınları 1998 basım)
Aşka hazır! Utangaç ve duygulu bir gencin, içinin ihtirasla dolu olduğunu söyleme biçimi değil mi bu? Aşk acaba bu duyarlı tiplerin, içlerindeki şehveti yönetmek için kullandıkları bir hayal değil mi?
Yoo, pek değil! O sıralarda yirmi beş yaşında olan o gencin yüzeysel, duygusuz, kendine aşırı güvenli ve bencil biri olduğunun farkına varıyor ve acı duyuyorum. Bir tek, içinin ihtirasla dolu olduğu doğru. Ama zavallının hakkını teslim etmek gerekirse, aşka hazırdı gerçekten. (Sayfa 12- e yayınları 1998 basım)
Karakterimiz bu düşüncelerdeyken Katya isimli çok genç sandığı bir kızla
tanışıyor ve olaylar başlıyor. Kitabın sonlarına kadar yazar pek gerçekleri
söylemiyor. Ama habire okuyucuya bu Katya'nın ailesinde bir gariplik var
düşüncesini taze tutuyor. Kitapta biraz ilerlerseniz beğenmeseniz bile meraktan
okuma isteği duyabilirsiniz. Yani yazar her okurunun kitabının sonunu getirmesi
için basit bir yol denemiş:Merak ve aşk. Yazar bir de farklı bir metotla
yazmış. 45 yaşındaki baş karakterimiz geçmişindeki Katya'yla yaşadığı bir yazı
kendi eliyle yazmış. Bir anı kitabı gibi. Ara sıra bu baş karakterimiz hikayeyi
keserek kendi düşüncelerini anlatmış. Bu bana biraz edebiyatımızda yazı
makinesi olarak adlandırılan Ahmet Mithat'ı hatırlattı.
İşin kısası bu kitap basit bir aşk kitabı olmayıp akıcı ve sade bir dille yazılmıştır. Okurken de Bask kültürünü biraz da olsun öğrenme şansını bulacaksınız. Alıp okursanız pek pişman olmazsınız diye düşünüyorum.
İşin kısası bu kitap basit bir aşk kitabı olmayıp akıcı ve sade bir dille yazılmıştır. Okurken de Bask kültürünü biraz da olsun öğrenme şansını bulacaksınız. Alıp okursanız pek pişman olmazsınız diye düşünüyorum.
15 Eylül 2016 edit:
Yazar kendini çok ön plana çıkartmak istemediğinden daha çok takma isim kullanmıştır. Öldüğünde de vasiyeti üzerine mezarının yeri açıklanmadı. Yazarın Şibumu adlı polisiye kitabı en ünlü kitabı olup en kısa zamanda okumayı düşünüyorum. Bu kitabı Aralık ayında okuduğuma göre Şibumi'yi de tam bir yıl sonra Aralık 2016'da okurum herhalde. Neyse kitabı okumam üzerinde aylar geçmesine rağmen hala aklımda kitaptan güzel anılar kalmış. Hala herkese bu kitabı okumaları için öneririrm.
Son olarak kitaptan bir alıntıyla bitireyim. Bu alıntıyı paylaşmamın sebebi ben de bu karakter gibi bir zamanlar yetersizliklerimden pek fazla haberim yoktu ve ben de her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum. Aslında bu huyum pek de değişmiş değil. Birkaç yıl önce üzerimde olan bu inanç ve cesaret tam anlamıyla üzerimde olmasa da hala içten içe böyle düşünüyorum. Şuan yaşım 21. Büyük ihtimal bir iki yıl sonra şöyle dönüp 21 yaşıma baktığımda yine o günlerde aslında ne kadar da az bilgiliymişim ve bir şeyleri yapmak için yetersizmişim diyeceğim. Aman şimdi demeyeyim ki yaşama enerjim, cesaretim ortadan kalkmasın. Herkese iyi okumalar dilerim.
Yaa evet, yazı yazmak. Çünkü hayatımın o döneminde, her şeyi
yapabileceğimi sanmaktaydım. Henüz hiç bir şeye teşebbüs etmediğim için, kendi
yetersizliklerimden haberim yoktu. Bir şeye cesaret etmediğim içinde
cesaretimin sınırlarını bilmiyordum. Tıp okulunun o yorucu yılları boyunca,
kendime ilerisi için iki kariyer hayali kurmuştum; Başarılı, hastalarına
anlayış gösteren bir doktor, ve ilham bulan, ilham veren bir şair. Niye
olmasın? Çok iyi bir okuyucuydum. Duygulu bir okuyucunun içinde, gizli bir
yazma yeteneği bulunduğuna inanma hatasına düşmüştüm. Sanki güzel yemekleri
sevmek, iyi bir aşçı olmaya pek yakınmış gibi. (Sayfa 11- e yayınları 1998 basım)
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
1 Yorumlar
Aşk kitapları mı arıyorsunuz? Tıklayın: en güzel aşk romanları
YanıtlaSil