Popüler kültürün kölesi olduk! - Ahmed Yasir Orman

Popüler kültürün kölesi olduk!

modern kolelik
                Böyle bir konuda yazı yazma ihtiyacı hissetmemin sebebi  son zamanlarda hala Pokemon Go oynamamdan ötürü iki ay önce pokemon oynayan tayfanın “Pokemon mu kaldı ya” diyerek ağızlarını yayarak benim pokemon oynamama tepki göstermeleri oldu. Bildiğiniz üzere temmuz ayında bir anda dünya gündemine oturmuştu pokemon. Oyunu ilk telefonuma yüklediğimde bu yeni oyunun popüler olduğunu bilmeden bir gün boyunca ortalıkta pokemon avlamıştım. Ardından hızlı bir şekilde herkesin telefonunda bu oyun gözükmeye başladı. Üstelik daha play store’a bile gelmemişken ülkemizde bu kadar popülerleşmesi bana baya ilginç gelmişti. Bir anda play store dışında hayatında telefonuna bir şey indirmemiş insanlar bu duydukları oyunu oynamak istediler ama bu sefer akıllı telefonlarından iki tıkla indiremeyeceklerdi. Bu tık sayısı üçe dörde çıkıp daha fazla efor sarf edeceklerdi. İşte bu zorluklara(!) rağmen insanların bu oyunu telefonlarına indirmelerini takdir ediyorum. Neyse lafı uzatmadan konumuza dönerim. Ardından her yerde insanlar pokemon konuşmaya başladı. Haberler de bile takım elbiseli oyunlardan bihaber olan insanlar bu oyunu tartıştılar. Hatta hayatında hiç oyun oynamamış sunucu ablamız “Pikaçu yakalayan oyunu mu kazanıyor?” diye cahilce sorular sorarken oyuna laf etmekten korktu. Neden mi? Çünkü artık pokemon bir oyun olmaktan çıkmış ve popüler kültürün bir öğesi haline gelmişti. Sistem robotlaşmış insanlar istediği için popüler kültüre laf edemezdiniz. Laf ettiğiniz anda halk tarafından hunharca linç edilebilirdiniz. İşte böyle bir iki ay geçirdikten sonra popüler kültürün esiri olmuş insanlar bu oyundan sıkılmaya başladılar. Aslında çoğu baştan beri sevmemişti. Sadece oyun popüler oldu diye oynamışlardı. Tek istedikleri popüler kültürle iç içe olabilmekti. İşte bunu yaparken bir fabrikadan çıkan robottan farkları kalmadı. Artık kendi istedikleriyle bir şey yapamıyorlardı. Birisi beyinlerine kodu yazıyordu ve onlarda harfi harfine bu kodlara uyuyordu. En popüler kitabı oku, en popüler sosyal medya hesabını kullan, en popüler telefonu kullan… Bu böyle uzayıp gidiyordu.
Bir de sosyolojide karşımıza çıkan eknosanterizm kavramı popüler kültürle karşımıza çıkıyordu. Bir şey eskimişse ve artık kullanmıyorsan hunharca eleştir. İnstagram mı popüler oldu, hemen Facebook’u “Yaşlılar burayı bastı” gibi laflarla eleştirip hızla ayrıl ve süper ötesi İnstagram’da hiç değişmeyen görüntünü arkada oturduğun kafeleri değiştirerek çekinip ve altına yapmacık bir iki cümleyle dünyanın en önemli şeyi olan like’ı (!) almak için bekle. Az like alıyon diye de hiç üzülme. Hemen açıl, dans et ya da lüks bir otomobilin önünde çekin ve gelsin daha fazla like. Hatta bu fotoğrafları çekerken de 2357 taksitle aldığın iphone 7’i Amerika’dan getirttiğini çok iğreti durmadan söylemesini bil. Ardından popüler diye Kürk Mantolu Madonna’yı okuduğunu bütün dünyaya duyur. Duyururken de istersen yanına kahve koy istersen de kitabın yanına kahve koyanları eleştir. Aman he sakın durumun saçma olduğundan dolayı eleştirme. Unutma popüler kültür eleştirmene izin vermezse asla eleştiremezsin.  
İşte böyle aptal bir sorunla dünyamız yüz yüzeydi. İnsanlar sahte dünyaların içinde hapsolmuş bir şekilde hayatlarının yavaş yavaş yok olmasına ses etmek yerine bu durumdan memnun oluyorlarmış gibi tavırlar sergiliyorlardı. İşte bu durumdaki insanlar da benim neden Pokemon Go’yu hala oynadığımı çözemeyeceklerdi. Oyunu oynayanların çoğu bıraktıysa bırakmıştı. Bu durum benim de oynamama engel değildi. İlk gün de sadece bu oyunu oynarken eğlenip mutlu olduğum için oynamıştım. Aynı şekil bugün de yağmurun altında bisikletle kilometrelerce yol yapmamın sebebi oyunu oynarken mutlu olmamdı. İşte tüm olay burada bitiyordu. Bir şeyi yaparken mutlu oluyorsan niye sahte hayatların içine giresin ki boş yere? Şu hayatta kendin ol yeter. Bir kitabı okuyorsan o kitabın sana kattıklarına ya da senin o kitaptan alacağın hazza bak. Sırf en çok okunanlar listesinde diye alma. Ya da sadece popüler olmak için gelecekte pişman olacağın Youtube kanalları ya da blog sayfaları açma. Böyle durumlarda popüler olmanın yanında oturup bir düşün. Bu çektiğim videoyu izleyen ya da bu yazıyı okuyan insana ben ne kattım diye düşün. Eğer ki karşı tarafa içi boş bir şey sunacaksan hiç bulaşma bu işe. Bulaşsan da popülerliğinin baki kalmayacağını unutma. Unutma hala Dostoyevski’yi, Charles Dickens’i hatırlıyorsak bunun altında bir sebep var. Ya da bugün karşımıza çıkan Kahraman Tazeoğlu gibi yazarların bundan 20 yıl sonra yok olacaklarının da bir sebebi var. Popüler kültüre kapılırsan oracıkta yok olup gideceğini aklının bir köşesine sok ki kendin gibi yaşamasını öğrenebilesin.
Aman he iki like alacağım diye de iki günlük yeni arkadaşınla fotoğraf çektirip altına da kardeşliğin, arkadaşlığın öneminden bahseden bir cümle yazma. Yemezler. Önce o telefondan başını kaldır ve karşındakiyle iki sohbet et de yazdıklarının biraz olsun gerçekçilik payı olsun. Kısaca kardeşliği sosyal medyadaki bir fotoğrafta değil amcaların dolu olduğu kahvede tavla atıp çay içtiğin arkadaşında ara. Böyle yap ki öldükten sonra sosyal medyadaki sayfana yapmacık şeyler yazan değil senin bedenini yıkayabilecek gerçek bir arkadaş kazan.
Bu yazı böyle uzar da gider. Umarım buraya kadar okumuş arkadaşlara bir farkındalık yaratabilmiş olabilirim. Son olarak bir kez daha diyeyim kendiniz gibi olun ki popüler kültürün kölesi olmayın!

Bir şey daha diyeceğim. Bu pokemonu herkes bıraktıysa kim benim pokemonlarımı Gym’lerden indiriyor yahu? 

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yorum Gönder

0 Yorumlar