Ahmet Ümit'in Bursa'daki söyleşisinden akılda kalanlar (17.01.2017) - Ahmed Yasir Orman

Ahmet Ümit'in Bursa'daki söyleşisinden akılda kalanlar (17.01.2017)

Ahmet Ümit Bursa söylesi
Dün akşam Ahmet Ümit Bursa’mıza teşrif etti. Kendisinin sadece Şeytan Ayrıntıda Gizlidir kitabını okumuştum ve iki kitabını da yarım bırakmıştım. Yani anlayacağınız beni pek saran bir yazar olmamıştı ama daha önce Ntv’de izlediğim Önce Söz Vardı programında  İskender Pala ve Mario Levi ile yaptığı sohbetleri çok hoşuma gittiğinden Bursa Nazım Hikmet Kültürevi’ndeki söyleşisinin çok eğlenceli geçeceğini tahmin ederek gittim salona. Binaya girdiğim de Nazım Hikmet temalı bir serginin açılışı için konuşma yapılıyordu ve bu konuşmalar Ahmet Ümit salonda konuşma yaparken de devam etti. Üstelik konuşmaların sesleri salonun içine de geliyordu. Açıkçası bu durum biraz Ahmet Ümit’e yani bir yazara yapılmış saygısızlık olarak gördüm. Niye aynı saate aynı binada iki tane etkinlik koyarsın ki! Sergiyi bir gün geç açsan tüm serginin büyüsü mü bozulacak! Eminim benim gibi bu durumdan rahatsız olan çok okur arkadaş olmuştur salonda. Neyse biz konuyu farklı yerlere çekmeden tekrar dönelim Ahmet Ümit’in söyleşisine.
                Ahmet Ümit’e soruları soran kişi kendi editörüydü. Sağolsun Ahmet Ümit öyle bir konuştu ki Editörün pek sorularla programın akışını yönlendirmesine gerek kalmadı. Ahmet Ümit 75 dakika boyunca zamanın akışını adeta unutturdu bizlere. Bir 75 dakika daha konuşsa gene aynı zevkle dinlerdim. İşte bu kadar akıcı ve eğlenceli bir sohbet oldu. Normalde her yazardan bu kadar akıcı konuşmasını bekleyemezsiniz. Hatta her yazar çok da iyi konuşur gibi bir şey yoktur. Konuşmak ve yazmak insana verilebilecek iki farklı yetenektir. İşte Ahmet Ümit’e bu iki yetenekte verilmişti.
                Konuşmasında ülkemizin şehirlerinden bahsederken romanlarında şehirleri nasıl ele aldığından bahsetti. Karakterlerini nasıl ortaya çıkarttığını da anlatınca kitaplarını yazarken ne kadar titiz bir şekilde çalıştığını tüm salonca anlamış olduk. Romanlarındaki realistliği korumak için romanlarında bahsettiği şehirlerin sokaklarında gezinen Ahmet Ümit sanki bir köy kahvesinde hikayeler anlatan halk hikayecisi edasıyla kendi gençliğini ilk defa kendi ağzından dinlemek de ayrı bir zevkti.
                Ara ara da dünyamızın sistemine eleştirmeden duramadı. Tarihi şehirlerimizin dokusu yüksek katlı binalarla zedelendiğini ve bu tarz durumlara bir dur denmesi gerektiğini söyledi. Hak vermemek elde değildi Ahmet Ümit’e. Bin tane metropol inşa edebilirdin ama bir Bursa tekrar ortaya çıkartmak imkansız gibi bir şeydir. Ahmet Ümit konuşmasının bir yerinde de “Dünyanın onca yerinde bu kadar insan ölürken bu durumlara seyirci kalan kişi katidir.” gibi bir ibare kullanınca da rahat bir yaşam sürüp kültürel seviyelerini tatmin etmek için bir akşam Ahmet Ümit’in söyleşisine gelen salondan alkış tufanı koptu. Bu sırada da Ahmet Ümit sosyal medya hakkında görüşlerini anlattı. Bu görüşlerinde Ahmet Ümit’le ters düştük ne yazık ki. Ahmet Ümit sesimizi sosyal medya’da yükseltip bu dünyadaki zulme bir dur denmesi gerektiğini söylüyordu. Ben ise bu tarz durumların sadece vicdan rahatlatmaktan başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Sıcacık evinden elindeki İphone ile Twitter’dan Halep’teki olayları lanetlemek açıkçası bana pek fazla samimi gelmiyor. Tabi hiç yoktan iyidir diyerekten bu tarz olayların da bir nebze olsun olumlu yanlarının da olduğunu düşünüyorum. Bana göre insanın kendi yetenekleri doğrultusunda çevresindeki insanlara yardımcı olarak bile bu dünya baya bir düzene girecek. Neyse yahu, sosyolojik tespitler kasmaya gerek yok. Gene biz dönelim Ahmet Ümit’e.
                Söyleşinin içinde hissettiğim sıcaklıkla Ahmet Ümit’ten Beyoğlu Rapsodisi’ni okumaya karar verdim. Ne de olsa bu kadar güzel bir şöylesi yapan kişinin bir kitabını açıp okumak gerek.  Son olarak eğer sizin şehrinize de söyleşi yapmaya gelirse Ahmet Ümit mutlaka gidin. Keyifli vakit geçireceksiniz.

                Yazımın sonunda biraz da salon adabından bahsetmek isterim. Bir tiyatroya ya da bir söyleşiye gidildiğinde açılıp telefonla konuşulmaz ya da sahnede söylenen komik bir söz sesli bir şekilde tekrarlanmaz. Edebinle gülünür  yeter. Mübarek sağ tarafımdan bir bayan iki defa açıp telefonla konuştu söyleşi boyunca. Arkamızda oturan bir kız grubu da Ahmet Ümit’in her esprisini gülerken tekrarladı, “Ay çok tatlı ya” gibi sesli bir şekilde yorumlar da yaptılar. Lütfen bu tarz hanzo hareketler yapmayın edepli olun, adam olun. Neyse yahu, çok şey etmemek gerek. Herkese bol okumalı günler dilerim.

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yorum Gönder

0 Yorumlar