Küçükken
hepimiz kısaltılmış kitaplar okumuşuzdur. Hatta bu kısaltılmış olarak
okuduğumuz kitapların bir çoğu belki de hepsi klasiklerden oluşuyordu. İleriki
yaşlarımızda da çoğumuz bu kısaltılmış versiyonlarını okuduğumuz kitapların
uzun versiyonlarını okumak zor geldiği için bu kitaplar “Ben bunu zamanında
okudum ya ama pek hatırlamıyorum”a dönüşen kitaplar oldu. Ya da bir kişi bu
kitaplardan birini okuyorsa her görene “Tekrardan okuyorum.” dedirttirme isteği
uyandırdı. Bu tür laflara maruz kalan en büyük iki kitap da Sefiller ve “Suç ve
Ceza” idi. İtiraf ediyorum ben de Sefiller’i tam versiyon okumadım. Ya da
okuyamadım mı desem doğru olur. Sanırsam okuduğum zamanda Sefiller’in uzun
versiyonu olup olmadığını bilmiyordum ya da biliyordum da umursamamıştım. Tam
olarak hatırlamıyorum. Sorun şuradaydı. Hadi çocuklar için kısaltılmış
versiyonlarını bir nebze anlarım ama benim okuduğum Sefiller 500 sayfa
civarındaydı. 500 sayfalık bir kitabı bir çocuk okumayacağına göre yetişkinler
için kısaltılmıştı. Niye yetişkinler için bir kitap kısaltma ihtiyacı duyulur
ki ve bu kısaltılmış versiyonları kitap raflarında bol bol görünüp insanlar
tarafından deli gibi alınır? Şu kitabı okudum diyebilmek için mi? Yoksa çok
dolu bir şekilde geçirdiğimiz günlerimizde anca kısaltılmış versiyonunu mu
okuma zamanımız oluyor? Durum o kadar mantıksız ki. Zaten okuduğumuz kitaplar
çeviri olduğu için bir nebze değerini kaybediyor. Bir de bir editörün kafasına
göre yaptığı kısaltmalarla değer iyice yok olup gidiyor. Ortada artık yazarın
edebiyatı falan kalmıyor sadece yazarın ortaya koyduğu konu kalıyor ve bu
okunan kısaltılmış kitaplarla yazarın üslubu, dili eleştirilebiliyor. Ortada
büyük bir saçmalık var ve bu saçmalığa müsaade ediliyor. Düşünsenize bir kitap
yazıyorsunuz ve 100 yıl sonra yazdığınız kitaptan sadece birkaç kelime yığını
kalıyor. Ve çıkıp biri senin eserini değil bu keLİme yığınını eleştiriyor. Olacak
iş değil. Allahtan okurlar yavaş yavaş bu konuda bilinçleniyor da biraz daha
orijinal metne en azından güzel bir çeviri ile sadık kalınmaya çalışılıyor.
Bu kısaltmalara maruz kalan bir
yazar da Agatha Christie. Şu entryde de göreceğimiz gibi (https://eksisozluk.com/entry/1027029)
bildiğin yayınevi yazarın kitaplarını katletmiş. Tabi bu durumu çok ayrıntılı
araştırmadım ama bu tarz bir çok durumla karşılaşınca böyle mantıksız bir
durumun yaşanabilmesi çok da mantıksız gelmiyor insana. Yasalarımızda bu tip
konularda ne tür kurallar var bilmiyorum ama bu tip durumların olmaması için
devletin müdahalesi şart.
Şimdi bir de gelelim çocuklar
için kısaltılmış versiyonlara. Ben bunu da çok doğru bulmuyorum. Niye 10
yaşındaki bir çocuğa İki Şehrin Hikayesi ya da Suç ve Ceza okutturulmaya çalışılıyor
ki? O yaştaki çocuğa bu tarz kitapları okutturmaya çalışarak hem okumadan
soğutturuluyor hem de ileriki yaşlarda, okudukları metinlerin orijinal
versiyonlarını okuma oranları düşüyor. Ver çocuğa kendi yaşına göre kitap hem
okusun hem de okumayı daha o yaşlarda sevmeye başlasın. Emin olun çocuk 1600
sayfalık kitabın 100 sayfalık özetinden alacağı verimden daha fazla verim
alacaktır o okuduğu kitaplarla. Zaten çocuk o yaşlarda okumayı sevmeye başlarsa
ileride kendi isteğiyle o kısaltılmış kitapların orijinal uzunluktaki hallerini
okuyacaktır. Ama aileler sanki bunu pek fazla göremiyor. Hatırlıyorum da yıllar
önce 10 yaşlarındaki bir çocuğa okuması için birlikte gittiğimiz kütüphaneden
Harry Potter’ın ilk kitabını almıştım. Çocuğun o kitabı severek okuduğunu
hatırlıyorum ama ailesinin karşı çıkması üzerine ikinci kitabını okuyamamıştı.
Şimdi o çocuk ne yapıyor diye sorarsanız. Bilgisayar oyunu bağımlısı. Ailesi de
bu durumdan bir hayli dertli. Evet çocuğu Harry Potter’ın büyülü evreninden
kötü etkilenmesin diye uzaklaştırmaya çalışırken şimdi çocuk GTA 5 evreninde
her türlü yasal olmayan işleri yapıyor.
Bu kadar kısaltılmış kitaplardan
konuştuğumuza göre bu konu hakkına cuk oturan bir anımı da anlatmak isterim.
Yıllar önce artık orta okulun sonu ya da lisenin başı olması lazım tam
hatırlamıyorum abimle iddiaya girdik. İddia konusu Stephen King’in Mahşer
kitabıydı. Abim şu kadar günde bu kitabı okuyamazsın demişti. Ben de okurum
ulan diyerek kitaba başlamıştım. Tam hatırlamıyorum sanırım kazanırsam iddiayı
abim telefonunun kilidini bana söyleyecek ve ben de bu sayede sınırsız
telefonundan oyun oynama hakkı elde edecektim. Şimdi için belki küçük bir iddia
ama o zaman için çok büyük bir şeydi benim için. (Yenilme durumunda ben ne
ortaya koymuştum hiç hatırlamıyorum.) Tabi ben aldım kitabı hemen gaza gelerek
okumaya başladım. Zaten o zamanlarda yine okuyan bir tiptim ama abim bu kitap
için çok kısa bir süre vermişti ve kaybetme ihtimali olan bir iddiaya girme
gibi bir huyu yoktu. Ama bu sefer kaybedecekti çünkü kitabı aşırı sevmiştim ve
kitap akıcı bir şekilde ilerliyordu ama okurken kitabın bazı yerlerinde ufak
bir kopukluk olduğunu hissettim. Mesela bir bölümde bir insanla şeytan ilişkiye
girecekti. Burada olay çok hızlı geçmişti. Allah Allah demedim edemedim tabi.
Stephen King’in böyle bir bölümü özellikle yazmayacağını düşünmezdim. Adam aşırı
muhafazakar biri de değildi benim bildiğim ama kitapta bu bölüm kesilmişti.
Kitabın son bölümleri de o kadar hızlı ilerlemişti ki artık olayı takip etmede
zorlanmıştım. Bir anda her şey olup bitmişti. Kafamdaki bu soru işaretleri ile
kitabı iddianın süresi içerisinde bitirmiştim. Tabi bu soru işaretlerine o sıra
çok dikkat etmemiştim ta ki birkaç yıl sonra D&R’nin rafları arasında gezinirken uzaktan
Mahşer kitabı gözüme ilişti. Başta bir kitapla şöyle bir bakıştık. Benim
okuduğum kitap sarı kapaklıydı. Bu ise siyah kapaklıydı. Benim okuduğuma göre
bir hayli uzun da gözüküyordu. Ve artık bu durumla yüzleşme vaktim gelmişti. Yavaşça
rafa gittim ve kitabı elime aldım ve beklenen büyük şoku yaşamış oldum. Kitabın
üzerinde sansürsüz tam metin yazıyordu ve kitap 1200 sayfa civarındaydı. Yani
baya benim okuduğum kitapta kitabın yarısını çöpe atmışlardı ben de Mahşer’i
tam olarak okudum sanmıştım. Tabi tam metni gördüğüm an az önce belirttiğim benim
okuduğum kitaptaki aksaklıklar bir sürü flash backler şeklinde kafamda patlamaya
başladı ve o an o şok içerisinde aydınlanmış oldum. Bu duruma yazarın bir diğer
kitabı olan O’da da karşılaştım. O da zamanında sansür yemiş. Tabi ben
kütüphaneden kitabı alırken bunu bilmiyordum ve yine kısaltılmış olarak bir
Stephen King kitabı okumuş oldum. Bu arada ülkemizde de her şey sansürleniyor
diyerek duyar kasmaya çalışanlara söyleyeyim. Bu iki kitap tüm dünyada sansür
yemiş. Az araştırayım dedim ama neden sansür yediğini bulamadım. Bilen varsa
söylerse sevinirim.
Neyse yahu! Uzun süredir yazı
yazmayınca bir anda ne hikmetse sınav haftamda yazı yazma isteği geldi ve bir
şeyler karalamış oldum. Sınav haftası da olmasa yazmayacağız hiçbir şey. Tüm herkese tam metinli kitap okumalı günler
dilerim.
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
0 Yorumlar