Kitapların kısaltılmış versiyonları ve kısa bir anı - Ahmed Yasir Orman

Kitapların kısaltılmış versiyonları ve kısa bir anı

Mahşer
                         Küçükken hepimiz kısaltılmış kitaplar okumuşuzdur. Hatta bu kısaltılmış olarak okuduğumuz kitapların bir çoğu belki de hepsi klasiklerden oluşuyordu. İleriki yaşlarımızda da çoğumuz bu kısaltılmış versiyonlarını okuduğumuz kitapların uzun versiyonlarını okumak zor geldiği için bu kitaplar “Ben bunu zamanında okudum ya ama pek hatırlamıyorum”a dönüşen kitaplar oldu. Ya da bir kişi bu kitaplardan birini okuyorsa her görene “Tekrardan okuyorum.” dedirttirme isteği uyandırdı. Bu tür laflara maruz kalan en büyük iki kitap da Sefiller ve “Suç ve Ceza” idi. İtiraf ediyorum ben de Sefiller’i tam versiyon okumadım. Ya da okuyamadım mı desem doğru olur. Sanırsam okuduğum zamanda Sefiller’in uzun versiyonu olup olmadığını bilmiyordum ya da biliyordum da umursamamıştım. Tam olarak hatırlamıyorum. Sorun şuradaydı. Hadi çocuklar için kısaltılmış versiyonlarını bir nebze anlarım ama benim okuduğum Sefiller 500 sayfa civarındaydı. 500 sayfalık bir kitabı bir çocuk okumayacağına göre yetişkinler için kısaltılmıştı. Niye yetişkinler için bir kitap kısaltma ihtiyacı duyulur ki ve bu kısaltılmış versiyonları kitap raflarında bol bol görünüp insanlar tarafından deli gibi alınır? Şu kitabı okudum diyebilmek için mi? Yoksa çok dolu bir şekilde geçirdiğimiz günlerimizde anca kısaltılmış versiyonunu mu okuma zamanımız oluyor? Durum o kadar mantıksız ki. Zaten okuduğumuz kitaplar çeviri olduğu için bir nebze değerini kaybediyor. Bir de bir editörün kafasına göre yaptığı kısaltmalarla değer iyice yok olup gidiyor. Ortada artık yazarın edebiyatı falan kalmıyor sadece yazarın ortaya koyduğu konu kalıyor ve bu okunan kısaltılmış kitaplarla yazarın üslubu, dili eleştirilebiliyor. Ortada büyük bir saçmalık var ve bu saçmalığa müsaade ediliyor. Düşünsenize bir kitap yazıyorsunuz ve 100 yıl sonra yazdığınız kitaptan sadece birkaç kelime yığını kalıyor. Ve çıkıp biri senin eserini değil bu keLİme yığınını eleştiriyor. Olacak iş değil. Allahtan okurlar yavaş yavaş bu konuda bilinçleniyor da biraz daha orijinal metne en azından güzel bir çeviri ile sadık kalınmaya çalışılıyor.
               
Bu kısaltmalara maruz kalan bir yazar da Agatha Christie. Şu entryde de göreceğimiz gibi (https://eksisozluk.com/entry/1027029) bildiğin yayınevi yazarın kitaplarını katletmiş. Tabi bu durumu çok ayrıntılı araştırmadım ama bu tarz bir çok durumla karşılaşınca böyle mantıksız bir durumun yaşanabilmesi çok da mantıksız gelmiyor insana. Yasalarımızda bu tip konularda ne tür kurallar var bilmiyorum ama bu tip durumların olmaması için devletin müdahalesi şart.
               
Şimdi bir de gelelim çocuklar için kısaltılmış versiyonlara. Ben bunu da çok doğru bulmuyorum. Niye 10 yaşındaki bir çocuğa İki Şehrin Hikayesi ya da Suç ve Ceza okutturulmaya çalışılıyor ki? O yaştaki çocuğa bu tarz kitapları okutturmaya çalışarak hem okumadan soğutturuluyor hem de ileriki yaşlarda, okudukları metinlerin orijinal versiyonlarını okuma oranları düşüyor. Ver çocuğa kendi yaşına göre kitap hem okusun hem de okumayı daha o yaşlarda sevmeye başlasın. Emin olun çocuk 1600 sayfalık kitabın 100 sayfalık özetinden alacağı verimden daha fazla verim alacaktır o okuduğu kitaplarla. Zaten çocuk o yaşlarda okumayı sevmeye başlarsa ileride kendi isteğiyle o kısaltılmış kitapların orijinal uzunluktaki hallerini okuyacaktır. Ama aileler sanki bunu pek fazla göremiyor. Hatırlıyorum da yıllar önce 10 yaşlarındaki bir çocuğa okuması için birlikte gittiğimiz kütüphaneden Harry Potter’ın ilk kitabını almıştım. Çocuğun o kitabı severek okuduğunu hatırlıyorum ama ailesinin karşı çıkması üzerine ikinci kitabını okuyamamıştı. Şimdi o çocuk ne yapıyor diye sorarsanız. Bilgisayar oyunu bağımlısı. Ailesi de bu durumdan bir hayli dertli. Evet çocuğu Harry Potter’ın büyülü evreninden kötü etkilenmesin diye uzaklaştırmaya çalışırken şimdi çocuk GTA 5 evreninde her türlü yasal olmayan işleri yapıyor.
               
Bu kadar kısaltılmış kitaplardan konuştuğumuza göre bu konu hakkına cuk oturan bir anımı da anlatmak isterim. Yıllar önce artık orta okulun sonu ya da lisenin başı olması lazım tam hatırlamıyorum abimle iddiaya girdik. İddia konusu Stephen King’in Mahşer kitabıydı. Abim şu kadar günde bu kitabı okuyamazsın demişti. Ben de okurum ulan diyerek kitaba başlamıştım. Tam hatırlamıyorum sanırım kazanırsam iddiayı abim telefonunun kilidini bana söyleyecek ve ben de bu sayede sınırsız telefonundan oyun oynama hakkı elde edecektim. Şimdi için belki küçük bir iddia ama o zaman için çok büyük bir şeydi benim için. (Yenilme durumunda ben ne ortaya koymuştum hiç hatırlamıyorum.) Tabi ben aldım kitabı hemen gaza gelerek okumaya başladım. Zaten o zamanlarda yine okuyan bir tiptim ama abim bu kitap için çok kısa bir süre vermişti ve kaybetme ihtimali olan bir iddiaya girme gibi bir huyu yoktu. Ama bu sefer kaybedecekti çünkü kitabı aşırı sevmiştim ve kitap akıcı bir şekilde ilerliyordu ama okurken kitabın bazı yerlerinde ufak bir kopukluk olduğunu hissettim. Mesela bir bölümde bir insanla şeytan ilişkiye girecekti. Burada olay çok hızlı geçmişti. Allah Allah demedim edemedim tabi. Stephen King’in böyle bir bölümü özellikle yazmayacağını düşünmezdim. Adam aşırı muhafazakar biri de değildi benim bildiğim ama kitapta bu bölüm kesilmişti. Kitabın son bölümleri de o kadar hızlı ilerlemişti ki artık olayı takip etmede zorlanmıştım. Bir anda her şey olup bitmişti. Kafamdaki bu soru işaretleri ile kitabı iddianın süresi içerisinde bitirmiştim. Tabi bu soru işaretlerine o sıra çok dikkat etmemiştim ta ki birkaç yıl sonra  D&R’nin rafları arasında gezinirken uzaktan Mahşer kitabı gözüme ilişti. Başta bir kitapla şöyle bir bakıştık. Benim okuduğum kitap sarı kapaklıydı. Bu ise siyah kapaklıydı. Benim okuduğuma göre bir hayli uzun da gözüküyordu. Ve artık bu durumla yüzleşme vaktim gelmişti. Yavaşça rafa gittim ve kitabı elime aldım ve beklenen büyük şoku yaşamış oldum. Kitabın üzerinde sansürsüz tam metin yazıyordu ve kitap 1200 sayfa civarındaydı. Yani baya benim okuduğum kitapta kitabın yarısını çöpe atmışlardı ben de Mahşer’i tam olarak okudum sanmıştım. Tabi tam metni gördüğüm an az önce belirttiğim benim okuduğum kitaptaki aksaklıklar bir sürü flash backler şeklinde kafamda patlamaya başladı ve o an o şok içerisinde aydınlanmış oldum. Bu duruma yazarın bir diğer kitabı olan O’da da karşılaştım. O da zamanında sansür yemiş. Tabi ben kütüphaneden kitabı alırken bunu bilmiyordum ve yine kısaltılmış olarak bir Stephen King kitabı okumuş oldum. Bu arada ülkemizde de her şey sansürleniyor diyerek duyar kasmaya çalışanlara söyleyeyim. Bu iki kitap tüm dünyada sansür yemiş. Az araştırayım dedim ama neden sansür yediğini bulamadım. Bilen varsa söylerse sevinirim.
               
Neyse yahu! Uzun süredir yazı yazmayınca bir anda ne hikmetse sınav haftamda yazı yazma isteği geldi ve bir şeyler karalamış oldum. Sınav haftası da olmasa yazmayacağız hiçbir şey.  Tüm herkese tam metinli kitap okumalı günler dilerim.

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yorum Gönder

0 Yorumlar