Hukuk devleti ve mükellef hakları kavramı; Mükellef haklarının önemi - Ahmed Yasir Orman

Hukuk devleti ve mükellef hakları kavramı; Mükellef haklarının önemi



(Bu yazıyı 26.10.2020 tarihinde Prof. Dr Adnan Gerçek hocanın  Mükellefin Hak ve Ödevleri isimli Yüksek Lisans dersinde anlatmış olduğum "Hukuk devleti ve mükellef hakları kavramı; Mükellef haklarının önemi" isimli sunumun anlatımıdır. Akademik olarak bir değeri yoktur.)

Plan

Hukuk, devlet ve hukuk devleti tanımı

Mükellef hakları tanımı

Mükellef haklarının önemi

 

Hukuk nedir?

Öncelikle hukuk kavramından başlayalım. Hukuk, bireylerin ve toplumun ortak yararını sağlamak amacıyla, kural koyma yetkisine sahip otorite tarafından konulmuş ve kamusal yaptırımlarla desteklenmiş sosyal kurallar bütünüdür. Var olan hukuka pozitif hukuk demekteyiz. Olması gereken yani hukukun olabilecek en iyi şekline de ideal hukuktur. Pozitif hukuk hiçbir zaman ideal hukuk noktasına gelemeyecektir ama pozitif hukukun amacı ideal hukuk noktasına gelemese de sürekli ona yaklaşabilmek için bir çaba içinde olmalıdır.

Hukukun üç temel amacı vardır.

1.Toplumsal düzeni sağlama

Günümüzde bireyler tek başına tüm ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için topluma ihtiyaç duyarlar.  Ayrıca eğer toplumsal düzen olmazsa toplum içinde bir kaos olacaktır ve devletin içindeki vatandaşlar düzgün bir hayat yaşayamayacaktır. Böyle bir tehlike ile karşılaşılmasın diye hukuk toplumsal düzene çok önem vermiştir. Bu yüzden kanunlarla ortaya konan kurallar sadece bencil duygular içerisinde bir kaç bireyin lehine  olacak şekilde yapılıp toplum düzeni hiçe sayılmaması gerekir. Kuralları koyarken toplum düzenini korumak öncelik arz etmelidir.

2.Toplum gereksinimlerini karşılama

Hukukun toplumdan uzak bir şekilde var olması düşünülemez. Toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde gelişim göstermedir. İşte bu yüzden çoğu kanun çıkmadan önce toplumda bir ihtiyaç ortaya çıkar ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda kanun yürürlüğe girer. Dersimizle alakalı bir örnek verecek olursan bundan 30 sene önce teknoloji günümüzdeki seviyede olmadığı için defter tutma ile ilgili bazı düzenlemeler daha farklıydı ama ileriki yıllarda teknolojinin artmasıyla dijitalleşme üst seviyelere çıktı ve kanunlarımız toplumun da gereksinimleri gereği değişti ve daha kolaylaştırıldı.

3.Adaleti sağlama

Hukukun sadece amacı toplumsal yaşamı düzenleme ve zaman içinde bu alanda çıkan ihtiyaçları gidermek değildir. Bunun yanında toplumdaki adaleti de sağlamalıdır. Bunu yaparken nasıl yapmalıdır? Eğer herkese eşit şekilde davranırsa adalet sağlanır mı? Ya da bazı kişilere ayrıcalık göstermek gerekir mi? İlk başta herkese eşit davranılmasının gerçek adalet olduğu düşünülebilir. Bu duruma denkleştirici adalet denmektedir. Bu durum düşünüldüğü gibi adaletli bir durum değildir. Çünkü her insanın ihtiyacı bir değildir. Örnek verecek olursak bir anne sırf eşit olsun diye 2 yaşındaki çocuğuna da 10 yaşındaki çocuğuna da aynı miktarda yemek vermesi çok absürt kaçacaktır. Burada asıl adalet herkese kendi ihtiyaçlarına göre yemek vermektir. Yani kişisel ve özel durumları farklı olanlara farklı davranılmalıdır. Burada karşımıza mutlak eşitlik değil nispi eşitlik çıkmaktadır. Bu duruma da dağıtıcı adalet denmektedir. Var olması gereken anlayış da bu olmalıdır.

 

Devlet

İngilizce’de State, Fransızca’da Etat, Almanca’da Staat , İtalyanca’da Stato, İspanyolca’da Estado diye geçen “Devlet kelimesinin kökeni Latince bir kelime olan Status’tan gelmektedir. Status kelimesi ilk olarak devlet olarak değil durum, vaziyet manalarında kullanılmış olup Status kelimesini devlet manasında ilk kez 1532 yılında Machievelli “Hükümdar” isimli kitabında geçirmiştir. (Egemenlik, askeri güç, ruhban sınıf, bağımsızlık, devlet-birey-özgürlük ilişkilerini irdeleyen bu kitap dönemine göre çok önemli bir eserdir.)




Bizdeki devlet kelimesi de tedavül kelimesinden gelmektedir. Yani Avrupadaki anlamının tam zıttı olarak elden ele geçen şey manasındadır. Tarihte de baktığımızda Türklerde her zaman iktidar en güçlünün elinde olmuş ve bu güç ortadan gidince el değiştirmiştir.

Devletin tanımı ise şu şekildedir:

Belirli bir insan topluluğunun, belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olmasıyla oluşan, hukuki kişiliğe sahip devamlı bir teşkilattır.

Unsurları ise 3 tanedir:

İnsan topluluğu

Toprak

Egemenlik yetkisi

            Bizler yani bireyler olmazsa devlet diye bir şey olmayacağı için devlet bireyleri güçsüz bir varlık olarak görüp hiçe saymamalıdır.

            Devletin bir değişmez unsurlarından biri de topraktır. Her devletin fiziksel olarak kendine ait bir yeri olsa da çok nadir olarak bunun da istisnaları vardır. Filistini buna örnek verebiliriz. Filistin devleti sürgünde kurulmuş bir devlettir.

            Devletin üçüncü ve bana göre en önemli unsuru egemenlik yetkisidir. Devletin en üstün güç olarak kabul edilebilmesi için bu yetki olmalıdır. Örneğin bu yetki olmadığı takdirde devletin alacağı vergiler vergi olmaz haraç olurdu.

            Son olarak devlet için şu cümleyi kurabiliriz:

Devlet hukuk kurallarının koyucusu, mevzuatın ve tüm hukuk kurallarının koruyucusu ve uygulayıcısı konumundadır.

Hukuk devleti

            Hukuk ve devlet kelimelerini anlattığımıza göre şimdi bu iki kelimeyi birleştirebiliriz. Eğer birleştirmezsek devlet dediğimiz kavram çok genel kalacaktır. Tarihe baktığımızda Hitlerin Almanya’sı da bir devletti ya da günümüze baktığımızda Kuzey Kore de bir devlet. İşte bu tarz devletlerle karşılaşmamak için için hukuk ve devlet kavramlarını doğru bir şekilde bir araya getirmeliyiz. Öncelikle hukuk devleti nedir ona bakalım:

Yönetilenlere en güçlü, en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvencenin sağlanması, tüm devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olmasına hukuk devleti denir.

Hukuk devleti evrensel hukuk normlarını üstün norm olarak benimser ve bunları etkili şekilde uygulamaya aktarmaya çalışır.

Hukuk devletinin olması gereken bazı unsurlar ise şunlardır:

İnsan haysiyetine dayanma

Adil Hukuk düzeni

Temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması

Demokratik devlet

Kuvvetler Ayrılığı

Yargısal denetim

Kanuni Hakim Güvencesi

Devlet Faaliyetlerinin Belirliliği

Devletin Mali Sorumluluğu ve Kanuni İdare

            Bir devleti hukuk devleti yapan ebu unsurların arasında en önemlisi bana göre kuvvetler ayrılığıdır. Bu unsur sayesinde yasama, yürütme, yargı bir elde toplanmamış olacaktır. Bu sayede keyfi kanunların çıkması zorlaşacak ve yanlış yapılan durumlarda bağımsız yargı sayesinde bu yanlışlar düzeltilebicektir.

            Hukuk devleti nedir bunu anlattık bir de hukuk devleti ne değildir buna bakalım. Hukuk devleti; Müge Anlı, Haluk Levent değildir. Hele ki Twitter hiç değildir. Elbette Müge Anlı’nın da Haluk Levent’in de yaptığı işler çok güzeldir ama kalkıp Müge Anlı olmasa suçlular cezasını çekemeyecek ya da Haluk Levent olmasa ihtiyaç sahiplerine ulaşılamayacak gibi twitler atmak gülünçtür. Bu tarz söylemler Hukuk devletimizi ve mahkemelerimizin işleyişini yıpratmaktan başka bir şey değildir. Heleki hukukçu olmayan kişilerin kafalarına göre Twitter’da insanları yargılamaları daha da dehşet verici durumdur. Hele ki bu durumu bazen hukukçu diye tabir edeceğimiz kişilerin yapması da ayrı bir üzücü durumdur. Özellikle sosyal medyada bir durum hakkında bir şeyler yazmadan önce mutlaka somut olaya bakılmalıdır. Sırf topluluğa uymak adına bilmediğimiz konularda fikir beyan etmemeliyiz.

            Yanlış anlaşılmasın buradaki eleştirim sosyal medyada hukuk devletimizin eleştirilmesi değil, hukuk devletinin yanlış bir şekilde eleştirilmesidir. Yoksa düzgün bir dille ve doğru bir şekilde fikirlerimizi belirtebilmek hukuk devletinin unsurlarından biridir. Lafı fazla da uzatmadan şimdi asıl konumuz olan mükellef haklarına geçelim.

Mükellef Hakları

            Buraya kadar anlattıklarım için dersimizle ne alakası vardı diyebilirsiniz ama Mükellef haklarının var olabilmesi için bir hukuk devletinin var olabilmesi lazımdır. Öncelikle mükellef hakları ne imiş ona bakalım:

 Mükellef hakları vergi mükelleflerine olumlu ya da olumsuz bir talepte bulunma yetkisi veren ve ihlal edildiğinde hukuki koruma sağlayan haklardır.

Mükellef hakları anayasa, sözleşme, yasa gibi asli ve diğer tali kaynaklar aracılığıyla hukuken vergi mükellefine tanınan, mükellefin devletten vergilendirme yetkisi çerçevesinde vergi hukuku kurallarını oluştururken veya uygularken bir şeyi yapmasını veya yapmamasını talep edebileceği yetkilerdir.

Örneğin devlet kanunda geçmeyen bir vergiyi mükelleften almak istediğinde mükellef Anayasa md 73’ü gerekçe göstererek itiraz edebilecektir.

Mükellef haklarının önemi

Eğer burada mükellef haklarının önemini değil de mükellefin öneminden bahsetseydik muhabesebeciye gelir sağlaması diyip geçerdik ama bizim konumuz mükellef haklarının önemi.

Mükellefler yaptıkları faaliyetlerin ve kendilerinin güvence altında olmasını isterler. Güvence altında olmayan bir yerde ne ülkemizdeki vatandaşlarımız ne de dışarıdan gelecek yatırımcılar o devletin içinde bir şeyler yapmak istemeyecektir. Bu da bir ülkenin kalkınmasını etkileyecek ve devleti geriye götürecektir. İşte bu yüzden mükellef hakları çok önemlidir.



Mükellef haklarının önem kazanmasının nedenleri ise şunlardır:

      Gelir idarelerinin mükellefe bakış açısındaki değişim

      Uluslararası alanda meydana gelen gelişmeler

      Teknolojik ilerlemeler

      Mükelleflerin seçmen olarak rolünün artması

Daha önce mükellefe sadece vergi veren kişi olarak bakılırken zamanla bu algı değişmiş ve mükellefin de bir birey olduğu farkedilmiştir. Gelir idaresi başkanlığı da mükellef hakları ile ilgili 2005 yılında belli düzenlemeler yapmıştır ve  mükellef hakları bildirgesi yayınlamıştır. Tabi bu tarihten sonra pek bir değişiklik yapılmaması büyük bir eksikliktir.

Ayrıca uluslararası alanda da bir çok gelişme meydana gelmiştir. 18. Yüzyıldan önce dünyada genelde mutlak monarşi devletleri başta olup bu devletler halkı sadece vergi veren kişiler olarak görmüştür. Ama halkın da isyanları ile bu devletlerin yerini demokrasi ile yönetilen devletler almıştır. Bu devletler de mükellef haklarına önem vermiştir.

            Bunun yanında mükelleflerin seçmen olduğu olgusu yadsınamaz. İktidarlar tekrar seçilme uğruna kendi lehine olmasa da mükelleflerin lehine düzenlemeler getirmektedir.

            Son olarak mükellef hakları negatif statü hakları ve pozitif statü hakları diye ikiye ayrılabilir. Pozitif statü hakları, kişinin devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak özel alanının sınırlarını çizen hak ve hürriyetleri kapsar. Örneğin; mükelleflere ilişkin bilgilerin gizliliği hakkı buraya girer. Negatif statü hakları ise bireylere devletten olumlu bir davranış, bir hizmet, bir yardım isteme imkanını tanıyan haklardır.

Sonuç

Kısaca özetlemek gerekirse mükellef haklarının var olabilmesi için bir hukuk devletinin var olması gerekmektedir. Mükellef hakları mükellefi güvence altına almış olup önünü görmesini sağlamış olacaktır. Bu yüzden mükelleflerin hakları şeffaf bir şekilde olmalı bir belirsizlik olmamalıdır.

Kaynakça

Hukuka Giriş kitabı /Doğan Şenyüz

Anaya Hukukunun genel esasları /Kemal Gözler

Vergi Hukuku kitabı/Adnan Gerçek, Doğan Şenyüz, Mehmet Yüce

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yorum Gönder

0 Yorumlar