Aldatmak (Paulo Coelho) kitap yorumu - Ahmed Yasir Orman

Aldatmak (Paulo Coelho) kitap yorumu

Kitap İsmi: Aldatmak

Yazar İsmi: Paulo Coelho
Sayfa Sayısı: 275
Yayınevi Can Yayınları
Puanım: 7/10

Aldatmak Paulo coelho
                Düşünüyorum da acaba ben de kitaptaki kadın karakter gibi belli bir yaşa gelip iyi bir işim, çok sevdiğim eşim ve çocuklarım olduğu zamanda hayatın hep tekdüze olmasından dolayı bir anda depresyona girecek miyim? Yoksa o yaşımda bu tip depresyona girmiş insanlara şükretmemekle mi suçlayacağım? Şimdi geleceği bir kenara bırakıp şimdiye ve geçmişime bakayım. Hayatıma dışardan bakıldığında herkes rahatlıkla sıradan bir hayat diyebilir. Klasik her gün okula git, gel. Çocuksan sokakta top oyna falan filan ama bakıyorum bu yaptığım rutin işler yüzünden pek fazla hayatımı sorgulamadım. Hatta sorgulamayı bırak şuan gittiğim aptal üniversiteye gitmek için bile sabahın 7’sinde oflayarak değil baya mutlu bir şekilde kalkıyorum. Kahvaltımı her sabah yaptığım gibi zevkle yapıp ardından otobüse yetişmek üzere koşuyorum ve otobüse zamanında binebilmişsem o günkü mutluluğum kat kat artıyor. Acaba bu mutluluğum hala yaşımın kitaptaki karakter gibi otuzlara ulaşmamış olmasından mı diye düşünüyorum. Çünkü gelecekten beklentim fazla ve bu beklentilerime 30 yaşına vardığımda ulaşabilecek miyim? Ulaşamazsam bir anda içimdeki hayat enerjisi yok olup gidecek mi? Bu sorulara geçmişime bakarak cevaplamak istiyorum. Eğer hayat enerjim o yaşta bitmiş olsaydı mantıken şimdi de gitmiş olması gerekecekti. Çünkü bundan on yıl önceki hayallerimle şuan ki yaşadığım hayat arasında pek fazla ortak nokta bulmam zor olacaktır. Hatta 10 yıl önceki halime şimdiki halimi göstersem o dut ağaçlarından inmeyen çocuk günlerce kendini yataktan dışarı çıkartmaz muhtemelen. İşte bu durumu on yıl sonraki halimi görsem de yapa…
                
                  13 Eylül 2017 günü yukarıda yazdıklarımı yazmışım ve tam da 10 yıl sonraki halime gelecekken inceleme yarıda kesilmiş. 4 ay sonra karşıma tekrardan bu yazdıklarım gelince farkettim ki bir insanın değişmesi için 10 yıl değil 4 ay hatta bir hafta bile yeterli oluyor. Çünkü dünkü ben bugün aynı ben olamam ve bu yüzden geçmişe dönüp baktığımda her zaman geçmişteki kendime kızacağım noktalar olacak. Hatta kızıyorsam geçmişteki kendime bu iyi bir şeydir. Demek ki artık bazı şeylerin farkına varmış ve düzeltmeye çalışıyorumdur ama geçmişteki bir duruma kızıyorsam muhtemelen gelecekte de bugünkü durumuma kızacağım bir nokta olacak. O zaman aslında hiçbir şeyin farkında değil miyim? Bu düşünceler küçük bir paradoksun içinde sıkışıp kalıyor. Ama en güzeli ne kadar bazı şeylere şikayet etsem de kitaptaki baş karakterin aksine mutlu olmasını biliyorum. Muhtemelen kitaptaki karakter gibi de 10 yıl sonra mutsuz biri olmayacağım. Ne de olsa bir yerinden tutunup sığınabileceğim dini inançlarım var. Kitaptaki karakterin ise hatırladığım kadarıyla hiç böyle inançları yoktu. Tamamen olaylara matelyelist bir şekilde etrafındakileri pek düşünmeden kendi mutluluğunu yaratabilmek için fevri kararlar alabiliyordu. Sayfalar ilerledikçe de bir anda uzman bir felsefeci ya da sosyolog ya da psikolog gibi bazı tespitler yapmaya başladı. Bu da belli bir süre sonra karakterin ağzından değil de yazarın ağzından çıkan kişisel gelişim sözlerine doğru gitmeye başladı. Bu da baş karakterimizin kafamda ete kemiğe bürünmesini zorlaştırdı. Yazar bu durumu bir diğer kitabı olan Veronika ölmek istiyor’da da yapmıştı. Paulo Coelho artık bu duruma dur deyip karakterlerini daha gerçekçi hale getirmeye çalışmalı. Vereceği düşünceleri kitaba iyi yedirmeli. Bunu yapmadığı sürece yazacağı kitaplar hep eh işte denen kitaplar kategorisinde  kalacaktır. Bakalım bundan sonra yazarın herkes tarafından bilinen kitabı olan Simyacı’yı okuyacağım. O kitapta umarım hayal kırıklığına uğramam.

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yorum Gönder

0 Yorumlar