Eser: Stefan Zweig
Sahneye Uyarlayan: İpek Taşdan – Beliz Demircioğlu
Yöneten ve Oynayan: İpek Taşdan
Hareket Yönetimi: Beliz Demircioğlu
Reji Asistanı: Melis Bektaş
Ocak ayında Youtube’ta sürekli takip ettiğim Satranç Medya
isimli kanalın şu videoyu
atmasıyla ilk olarak bu tiyatrodan haberim olmuş oldu. Direk ilgimi çekmişti
çünkü oyunun kahramanı erkek olması gerekirken bir kadındı ve üstelik bu kadın
oyuncu (İpek Taşdan) Satranç oyununu tek başına oynayacaktı. Yani ortada aşırı
ilginç bir durum vardı. Oyunu izlemeden bir fikirde bulunmak çok zordu. Çok iyi
bir şeyde çıkabilirdi çok kötü bir şeyde. Bu kadar farklı bir tarz olunca
kestirmesi epey güçtü. Ben videoyu izleyip de bunları düşünürken videonun
altına bir yorum yazdım. Aradan bir ay geçti. Tabi ben bu sırada bu tiyatroyu
unutmuşken İstanbul’da oturan arkadaşım Harun benim yorumumu görmüş ve 8 şubat
günü bana mesaj atıp 24 şubattaki gösteriye davet etti. Ben de Bursa-İstanbul
arası ne ki diyerek bu güzel teklifini kabul ettim ve iyi ki de kabul
etmişim.
Gösteri
Kadıköy Halk Merkezinde idi. Kadıköy halk merkezine girdiğimizde Satranç
Akademi’nin açtığı stant gözümüze ilk çarptı. Stantta Stefan Zweig’in satranç
kitabının farklı basımlarından ve farklı dillerden olan kitapları
sergileniyordu. Sayıyı tam hatırlamıyorum ama 50 civarı kitap vardı. Bu tarz
bir koleksiyonu görünce açıkçası biraz imrendim. Muhtemelen ben böyle bir
koleksiyon yapmaya kalksam kitapların çoğu kaybolurdu.
Bahsettiğim kitap koleksiyonu |
Neyse biz şimdi kitap
koleksiyonunu bırakalım da oyuna geçelim. Oyun başlamadan önce tiyatro
salonunun dışında beklerken bir iki defa aramızdan geçti Stranç’ın tek
oyuncusu. Oyun sonunda yapılan söyleşide İpek Taşdan pek direk sahneye çıkmayı
sevmediğini ve bu yüzden oyun öncesi seyircilerin arasında gezinmeyi sevdiğini
söyledi. Bu sayede biraz da bende sizin gibi bir izleyiciyim der gibiydi.
Salona 15 dakika gecikmeli
girdik. Arkadaş biraz arkalardan almış biletleri. Tabi oyun daha önce bir çok
kere oynandığı için Allah’tan salon pek fazla dolmadı ve biz de hemen önlerde
gözümüze kestirdiğimiz boş bir yere geçiverdik.
Oyunda sadece bir dekor vardı o
da iki tarafından da çıkılabilen bir merdivendi. Oyuncumuz bu merdiveni tüm
oyun boyunca yerine değiştirerek aktif bir şekilde kullandı. Oyunun ilk 10
dakikası tamamen kitabın birebir okunması gibi geçmeye başladı. Ortada telling
story dediğimiz bir durum vardı. Tüm oyun ya böyle sürerse diye endişelenmeye
başladığım anda oyunun seyri değişmeye başladı. Oyuncu zaman zaman bir
karaktere büründü. Zaman zaman da bir karakter üzerinden başka bir karakterin
yaptıklarını anlattı. Bunları yaparken zaman zaman elinde tahtadan yapılmış satranç
taşlarını da eksik etmedi.
Oyunun en güzel bölümü de Doktor
B’nin otel odasında tek başına kaldığı sahnelerdi. Zaten kitapta da bu
bölümlerde sadece Doktor B vardı. Bu da oyuncunun işini epey kolaylaştırdı ve
Doktor B’nin otel odasında tek başına kalmaktan dolayı bozulan psikolojisini
çok iyi sahneye yansıttı.
Oyunda bir güzel olan durum da
sahne geçişlerinde yapılan karartmalarda satranç tahtası şeklinde kara kare
ışıklandırmanın verilmesiydi. Çok önemli bir durum değildi belki ama oyuna renk
kattı diyebilirim.
Oyun sonrası yapılan söyleşiden |
Oyun sonrası küçük bir söyleşiden
sonra da tiyatro salonundan ayrıldık. Benim fikrimi soracak olursanız ben oyunu
beğendim. Tabi oyunu beğenmemi kolaylaştıran iki etken vardı.Satranç kitabını
ve oyununu aşırı seviyor olmam ve sürekli bu oyunu oynamam. Acaba oyun Satranç
dışında farklı bir şey olsaydı bu kadar sever miydim bilmiyorum ama kitabı ya
da oyunu sevenlerin bir akşamını ayırıp da bu oyuna gitmelerini öneririm. Tabi
oyun bir daha ne zaman oynanacak bilmiyorum. Sürekli bir oynanan oyun değil.
Bulursanız hiç kaçırmayın.
Oyuncunun performansı çok iyiydi ve Satranç kitabını bu kadar güzel yorumlayabildiyse bana göre Stefan Zweig'in bir diğer kitabı Mecburiyet'i de bu kadar güzel yorumlayacaktır. Ne de olsa Mecburiyet'te karakter sayısı da az. Aynı bu oyunda yaptığı gibi tek başına oynayabilir. Tabi bir oyunun hazırlanması, oynanması zor bir iş olduğu için benim dememle olacak şey değil. Biz gene diyelim de olursa falan ilk ben demiştim derim. :)
Oyuncunun performansı çok iyiydi ve Satranç kitabını bu kadar güzel yorumlayabildiyse bana göre Stefan Zweig'in bir diğer kitabı Mecburiyet'i de bu kadar güzel yorumlayacaktır. Ne de olsa Mecburiyet'te karakter sayısı da az. Aynı bu oyunda yaptığı gibi tek başına oynayabilir. Tabi bir oyunun hazırlanması, oynanması zor bir iş olduğu için benim dememle olacak şey değil. Biz gene diyelim de olursa falan ilk ben demiştim derim. :)
Soldaki: Ben Sağdaki:Oyunu oynayan İpek Taşdan Fotoğrafı çeken: Beni oyunu izlemeye davet eden Harun |
0 Yorumlar