SATRANÇ kitap incelemesi
Yazar:Stefan Zweig(1881-1942)
Sayfa Sayısı:80
Puanım:10/10
Satranç
benim için bir tutku olmuştur her zaman. Çocukluğumdan beri severek oynarım ve
bir satranç tahtasının başında saatlerce oturabilirim. Hatta her hamlede fazla
düşünmem sebebiyle de çoğu arkadaşım benle pek de bu oyunu oynamak istemez. Ama
ne yapayım tavla oynamıyoruz ki bir zar atıp hemen hamlemi yapayım. Bütün
olasılıkları düşünmeden bir hamle yapmak her zaman kendimi kötü hissettiriyor.
İşte bu yüzden de bir hamleyi yapmak için beş dakika bile düşünebilirim. Hatta
bazen mat yapacağım hamleyi bile hemen oynayamam biraz daha bakarım taşlara.
İşte bu oyuna bu kadar tutkulu biriyken neden böyle muazzam bir kitabı yıllarca
okurum diye bir köşeye atmışım diye kendime sormadan edemedim. Yine de geç de
olsa bu kitabı geçenlerde başından sonuna kadar hiç ara vermeden ilgiyle okudum.
Kitaptaki
Mirko Czentovic adlı dünya satranç
şampiyonu olan bir karakterin okumamış iyi konuşamayan ve anlayamayan bir köylü
olması beni hiç şaşırtmadı. Çünkü bu oyun o kadar ilginç ki hangi karakterde
birinin iyi olduğu hiç belli olmuyor. Bilirim, hiç matematiğe kafası basmayan arkadaşlarım
bu 32 taşlı oyunun başına geçti mi adeta aslan kesiliyordu. Yani bir gün 6
yaşındaki küçük bir çocuğun 40 yaşında doktor olmuş birini yendiğini görünce
hiç şaşırmayın derim. Neyse lafı uzatmadan biz bu köylü arkadaşımıza dönerim
gene. Bu arkadaşımız, babası ve arkadaşının satranç oyunlarını izleyerek
öğrenmiş ve babası çocuğundaki satranç becerisini tesadüfi bir şekilde
keşfetmiştir. Bu keşfediş Mirko için bir milat olmuş ve satrançtaki başarı
basamaklarını hızla atlamıştır. Kitaptaki ana mekan da bir gemi. Mirko, gemiyle
Buenos Aires’e bir satranç turnuvasına katılmak için gidiyor. Birkaç gün içinde
gemideki diğer yolcular dünya satranç şampiyonuyla aynı gemide olduklarını
öğreniyorlar. Tabi bunu hırslı biri duysa ne yapacağını tahmin edebilirsiniz.
Şampiyonla maç yapabilmek için kendini yiyecektir. Gemideki zengin Mc Connor da
bu dediğim hırslı kişiler grubuna girdiği için hemen Mikro ile para karşılığı
maç yapmak istiyor. Mikro bu teklifi kabul ediyor ne de olsa para kazanacak hem
de. Biraz kurarları değiştiriyorlar ve Mikro’nun karşısına sadece Mc Connor
oturmuyor. Gemideki satranç severler Micro’nun karşısında bir oluyorlar ama
birlikte kafa yormalarına rağmen hiçbir şekilde yenmeye bile yaklaşamıyorlar.
Bir oyun sırasında Mikro vezirini yem olarak sunuyor. Tabi karşısındakiler
yesek mi veziri yoksa bize tuzak mı kuruyor diye düşünürken veziri yemeye karar
veriyorlar. Tam bu sırada arkadan bir ses bu hamleyi yapmamaları gerektiğini
söylüyor ve eğer yaparlarsa bu hamleyi Micro’nun nasıl onları mat edeceklerini
anlatıyor. En iyi ihtimalle de pata kalabileceklerini söylüyor. Masa başındaki
herkes ilgiyle bu adama bakıyor ve tüm kontrolü ona veriyorlar. Maç sonunda
gerçekten maç pata kalınca herkes şok geçiriyor. Düşünsenize bir dünya
şampiyonuyla pata kalıyorsunuz. Herhalde ben pata kalsam böyle durumda sevincimden
ne yapacağımı bilemezdim. Hatta hatırlarım küçüklüğümde abimle ara ara satranç
yapardık. Tabi her seferinde abim yaşının daha büyük olmasından ötürü tecrübesi
daha fazla olduğundan her zaman yenerdi.
Bir keresinde gene oturduk oynamaya.
Uzun bir maç oynadık ve sonunda abimi ilk defa yenince evde dört tur atıp hemen
mat ettiğim şekliyle fotoğrafını çekmiştim satranç tahtasının. Hala da durur o
çektiğim fotoğraf. Yani o odada o pata kalmış maçı izleyenlerin neden o kadar
şok geçirdiklerini gayet iyi anlayabiliyorum. Neyse
işte odadakiler bu gizemli adamın tekrar maç yapmasını istiyorlar şampiyonla.
Ama kendisi reddediyor. Kitapta birinci tekil şahısla konuşan kişi bu adamın
yanına gidiyor ikna etmek için. Çok özet gibi olduğu için hemen bu adamın
hayatına geçeyim. Adamın ismi Dr.B. Zamanında Hitler’in Viyana’yı işgali
sırasında apor topar tutuklanır ve bir odaya kapatılır. Odada kendisinden başka
kimse yoktur. Yapabileceği bir aktivite de yoktur. Günlerce Dr.B.’yi tutarlar
burada. Bir düşünsenize hiç kimse yok yanınızda ve yapabileceğiniz hiçbir şey
yok. Can sıkıntısından patlarsınız herhalde. İşte bu yöntem bana göre
eziyetlerin en kötüsüdür. Size 1984 kitabındaki acı veren alete sokup size acı
yükleseler bu eziyetin yanında bu acı hiçbir şeye benzemez. Bir süre sonra
delirme evreleri bile gösterebilirsiniz yalnız başınıza kaldığınız odada. DR.B.
de sorgularda tam olarak neyi itiraf edeceğini bilmediğinden de asla serbest
bırakılmaz. Sorgulamalarından birinde odada tek başına kaldığında masanın
üzerinde bir kitap görür. Bir anda bu kitabı almak için büyük bir arzuya girer.
Yakalanma pahasına bu kitabı hemen alır pantolonunun içine sokar. Odasına
tekrar götürülüp yalnız bırakıldığında da hemen açar kitabı. Bir farkeder ki
satranç üzerine yazılmış bir kitap. İçinde satranç üzerine derecesi olan ünlü
satranç ustalarının maçlarının hamleleri yazılmıştır. Dr.B. günlerce bu
hamleleri ezberler. Kafasında canlandırır tüm maçları. Yorganının kareli olması
sebebiyle de ekmek kırıntılarıyla da yorganının üstünde oynamaya çalışır. Bir
süre sonra kitap kendisine yetersiz gelmeye başlar. Artık her türlü hamleyi
ezberlemiş durumdadır. Sonunda kendi kendisiyle maçlar yapmaya karar verir.
Tabi kitapta da anlatıldığı üzere bu imkansız bir şey. Ben bir defa kendi
kendime oynayayım demiştim. Gerçekten de çıkılmaz bir paradoksun içine
giriyorsun. Çünkü her iki tarafı da sen oynuyorsun ve her ikisi de karşının ne
yapacağını biliyor. İşte bu yüzden satrançta kendi kendine oynamak imkansız
gibi bir şeydir.
Yıllar önce abimi ilk defa mat ettiğim an |
Bu kitapta şunu fark ettim ki insan çaresizken her şeyi yapabilir. Bir düşünsenize Dr.B. kimseyle tek bir maç oynamadan satranç dehası olup çıkıyor çaresizliğinden. Eline bir matematik kitabı versen kim bilir neler yapardı? Biraz katı bir yöntem olacak ama bu yöntem sayesinde ülkeleri kalkındırıp insanlara çeki düzen verdirilebiliriz. Ne bileyim iradesizliği yüzünden zayıflayamayan şişman bir insanı kapatacan böyle bir odaya. Önüne de hangi alanda gelişmesini istiyorsan onla ilgili bir kitap koyacaksın. Tabi kitabı da bir ay geç verip can sıkıntısından patlamasına vesile olacaksın. Vallahaki bir yıl sonra bu insanı o odadan bir konuda aşırı yetenekli ve zayıflamış bir şekilde çıkartırsın. Ne kadar gaddarca bir yöntem olsa
Neyse lafı uzatmadan Dr.B. maçı
yapmaya karar veriyor. İlk maç Micro yenileceğini anlayınca tüm satranç
tahtasındaki taşları dağıtıp ikinci bir maç teklif ediyor. İkinci maçta her iki
taraf da çirkefleşmeye başlıyor. Micro Dr.B.’nin sabırsız olduğunu anladığı
için her hamlesini son saniyeye kadar bekletiyor. Dr.B. sinirden masaya ayağıyla
oynatmaya başlar. Mikro da bunu yapmaması gerektiğini söyler falan filan. Eğer
ki satranca gönül vermiş biri değilseniz bu iki koca adamın böyle çocuksu
hareketlerini garipseyebilirsiniz. Kendimden bilirim satranç oynarken karşımdaki
arkadaşım bile olsa o sırada rakibim olduğu için düşman olarak görebilirim.
Hatta bir oyunda ben de istersem çirkefleşebilirim. Hatırlarım lisedeyken
okuldaki satranç turnuvasına katılmıştım. Tanıdığım biriyle maç yapıyordum.
Sanırsam çeyrek final maçıydı. Arkadaş hamlelerinden sonra hep ayağa kalkar ve
sınıfta gezerdi. Böyle gezdiği bir vakit vezirimle bir hamle yaptım. Yaptığım
hamle o kadar saçma bir hamleydi ki arkadaşım tek bir hamleyle vezirimi
alabilecekti. Tabi bunu hemen farkedip veziri geri yerine koydum, arkadaşım
bunu gördü ve hemen itiraz etti. Ben de karşı çıktım. Ne de olsa okulda bir maç
yapıyorduk ve hamle mi daha tam yapmamıştım bile. Yani göz yumulsa çok da
sıkıntı olmazdı. Benim laflarım üstün çıktı ve veziri orada kurtardım. Tabi
arkadaş yeneceğinden çok emin olduğu için de çok üstelememişti. Oyunun sonunda
da ben kazanınca da tekrardan vezir olayını açtı. İşi iyice çirkefliğe vurdu.
Ben ise o zaman kabul etmeyeceğini yenildiğinde mi aklına geldi gibi laflar
etmiş olabilirim. Turnuvayı düzenleyen arkadaş da rakibim olan arkadaşla
aralarındaki dostluk biraz iyi olunca tekrardan maç yapmamıza karar verdi ve
ikinci maçta da ben ne yazık ki yenildim. Diyeceğim o ki 16 yaşındaki kişiler
olarak baya çocukça hareketler yapmıştık seneler önce. Bu yüzden bu kitaptaki
iki kişinin satranç oynarken çocuklaşmaları benim hiç de garibime gitmedi.
Kitabın sonunda da Dr.B.’nin
sinir krizleri tekrardan baş gösterince oyunu bir daha oynamamak üzere bırakır.
Zweig’in bu kitabı yazdıktan sonra dünyanın düzelmeyeceğini düşünüp 1942
yılında intihar etmesi de ayrı bir şekilde dikkate alınmalı. Ah be Zweig 3 yıl
daha bekleyeydin Hitler ortadan kalkacaktı zaten ama kısmet buymuş diyelim. Sen
gene de yazdığın eserler sayesinde biz okurlar nezdinde yaşıyorsun. Satranç
kitabı da bu yazardan okuduğum ilk kitaptı. Önümüzdeki günlerde daha bir sürü
kitabını okuyacağımı düşünüyorum. Satranç’ta dil baya akıcıydı. Yaptığı
betimlemeleri de beğendim herkese tavsiye ederim.
08.03.18
Ayrıca bu kitabın tiyatro oyunu da var. Bu oyunu sadece bir kadın tiyatrocu oynamış. İlgilenenler şu yazımı da okuyabilir.
08.03.18
Ayrıca bu kitabın tiyatro oyunu da var. Bu oyunu sadece bir kadın tiyatrocu oynamış. İlgilenenler şu yazımı da okuyabilir.
TEK BIR KADIN OYUNCUNUN OYNADIĞI TIYATRO OYUNU: SATRANÇ (STEFAN ZWEIG)
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
9 Yorumlar
Tek kelimeyle enfes bir yazı olmuş, Yasir Bey
YanıtlaSilEyvallah kardeşim. Söz vermeyeyim ama istediğin bir kitap için inceleme yazmaya çalışabilirim.
SilYasir Bey harika bir yazı olmuş Mucize adlı kitap için inceleme yaparsanız çok mutlu olurum başarılarınızın devamını dilerim.
YanıtlaSilEyvallah, yazımı okuyup bir şeyler öğrenip bir de üstüne beğendiysen ne mutlu bana. Mucize kitabı elime geçince sizin için okuyup inceleme yazarım.
SilTebrik ederim. Çok sevdiğim bir kitabı hakkını vererek incelemişsiniz. Bu kitap beni bir satrançsever olarak hem edebi yönüyle hem de konusuyla hep cezbetmiştir. Satrançla ilgili tecrübelerinizi okuyunca satrancın sizde bir tutku olduğunu anladım. Sizinle aynı duyguları paylaştığıma çok sevindim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Umarım bir gün sizinle satranç oynama şansı bulabilirim.
SilGüzel bir analiz olmuş Ahmed Bey. İncelemelerinizin devamını heyecanla bekliyoruz. En iyi dileklerimle başarılar diliyorum.
YanıtlaSilTeşekkürler. Hergün olmasa da yeni incelemeler yayınlamaya devam edeceğim inşallah.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil