Okuyucu (Bernard Schlink) kitap yorumu - Ahmed Yasir Orman

Okuyucu (Bernard Schlink) kitap yorumu

Kitap İsmi: Okuyucu

Yazar: Bernard Schlink
Yayınevi: İletişim
Sayfa Sayısı 2008
Puanım: 9/10


                Geçen aya kadar Bernhard Schlink’in adını bile duymamıştım. Taki Melih Elal Okuma grubunda bu kitabın okunacağı söylenene kadar. Kitabı okulun kütüphanesinde rafta gözükmesine rağmen bulamayınca bisikletime atladım ve soluğu kitapçıda aldım. Kitapla ilgili bir bilgim olmadan başladım kitaba. İlk sayfalarda gördüm ki 15 yaşındaki bir hasta gencin (Michael Berg) 36 yaşındaki Hanna Schmitz ile olan ilişkisini anlatıyor. Hem de baya açık bir şekilde. Kafamda baya soru oluşmaya başladı. Acaba bir kitap okuma grubunda niye böyle bir kitap seçilmişti? Hem de abinin biri hep birlikte filmini de izleyelim diyor falan. Tam tövbe tövbe diyecekken kitapta ilginç olaylar olmaya başladı. Hanna, oğlancık dediği Michael ile ilişkiye girmeden önce Michael’e sesli bir şekilde kitap okutturuyordu. Michael’ı sanki denek bir fare gibi kullanıyordu diyebiliriz. Tabi bu sırada Hanna her daim Oğlancık’ı başarılı olmaya da yönelttiriyordu. Michael’in bir anda hayatı değişmişti. Kimseye Hanna ile olan ilişkisini söylemiyorken herkesin fark edeceği ölçüde derslerinde hızla başarılı olmaya başlamıştı. İşte böyle zaman hızla geçerken Hanna bir gün ortadan kayboldu ta ki 3-4 yıl sonra Nazi suçlusu olarak mahkemeye çıkana kadar.
                Kitapta arka kapakta da belirttiği gibi İkinci Dünya Savaşı sonrası kuşağın Nazi dönemiyle hesaplaşması ve uzlaşmaya çalışmasını görüyoruz. Zaman zaman Hanna’nın yaptıklarını kınarken zaman zaman da acaba ben onun konumunda olsam ne yapardım acaba demeden edemedim.
Düşünsenize anne, babalarınız savaş suçlusu ve siz onların çocukları olarak doğmuşsunuz. Ne zor durum olsa gerek. İşte 1940 doğumlu Alman çocukları bu durumu fazlasıyla yaşamak zorunda kaldı. Bernhard Schlink bu durumu çok iyi bir şekilde ele almış. Artık çevirmenin iyi olmasından mı bilemem ama kitabın dilini de çok beğendim. Kitap su gibi akıp gitti. Ölmeden önce okumanız gereken kitaplar gibisinden bir listeniz varsa mutlaka bu kitabı bu listeye alın derim.
Hanna ve diğer sanıkların yargılanma sebebi; yüzlerce insanı bir kilisenin içinde ölüme terk etmeleri. Herkes suçu birbirine atarken Hanna suçu tamamen üstüne aldı. Çünkü Hanna okuma, yazma bilmiyor ve bu durumdan aşırı derecede utanıyordu ve inkar ederse bu durum ortaya çıkacaktı. Bu durumu fark eden Bernhard hakime söylemeli miydi yoksa söylememeli miydi? (bu durumla ilgili kitaptan alıntı) Burada okuma yazmak ayıp değil ki olarak olayı ele almayın. Kişinin herhangi bir şeyden utanması olarak düşünün. İşte böyle durumda siz kişinin hapse gireceğini bile bile sırf hapse girecek kişi durumun ortaya çıkmasını istemediği için söylemez miydiniz? Yoksa adalet yerini bulması için her şeyi açık açık ortaya koyar mıydınız?
                Başka bir durumda sanıklara verilen komik cezalar. Hanna tüm suçu üzerine aldığından ömür boyu ceza alırken diğer sanıklar sanki o kilisenin çevresinde bulunmamışlar gibi 5-6 yılla yırtıyorlar. Adalet yerini bulması için ne yapılabilir? Kısasa kısas mı? Yoksa sanıkların durumunu yangından kurtulan anne ve kızının merhametine mi bırakmak? Sanıklar bir odaya girecek ve ateşe verilecek. Anahtar da anne ve kızında bulunacak. Kapıyı açma merhameti gösterseler bile içerden çıkacak sanıklar  anne ve kızıyla göz göze geldikleri anda zaten ruhen ölmüş olacaklar. Tabi bu durumda bile tam adalet sağlanmış olunmuyor. Ne de olsa kilisenin içerisinde ölmüş insanların fikirleri bu dünyada hiçbir zaman alınamayacağı için. İşte böyle bir pis bir durum var. Hala da dünyamızda bir hiç uğruna ölen milyonlarca masum insan var. Umarım bu vahşet sona erer ve çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakırız.
                Son olarak kitabın bir de The reader ismiyle 2008 yapım filmi de var. Filmi de izlemenizi öneririm.


Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.


Yorum Gönder

0 Yorumlar