Kitap ismi: Kasiyer
Yazar ismi: Sayaka Murata
Sayfa Sayısı: 126
Yayınevi: Turkuvaz Kitap
Puanım: 8/10
1000kitap.com puanı: 7.2/10
36 yaşında bir kadın. İsmi Keiko Furukuro.
Toplum tarafından normal olarak gözükmeyen birisi. Çünkü 18 yıldır bir markette
yarı zamanlı kasiyerlik yapıyor ve de bu zamana kadar hiç evlenmemiş. Topluma
göre tamamen anormal insan. Derhal bu kadını birisi düzeltmesi lazım! Her gün
yüzüne bağıra bağıra öğütler verilmeli. Evlilik anlatılmalı, çocuk sahibi
olmanın önemi anlatılmalı. 36 yaşına gelip hala yarı zamanlı bir işte
çalışmaması gerektiği ile ilgili öğütler verilmeli. Böylece o insan toplumun
dayattığı normal insan profiline belki de ulaşabilir. Ama burada sorulması
gereken asıl soru şudur? Normal olan nedir? Çoğunluğun yaptığı şeyler normal
midir? Eğer böyleyse Hitlerin döneminde Almanya baya normaldi. Ne de olsa
halkın çoğunluğu yapılanları destekliyordu. Kimse şuan o toplumun yaptıklarını
normal olarak görmüyorsa pekala normal olanı bulmak için çoğunluğa bakmak her
zaman doğru olmayabilir. O zaman normal olanı nerede aramalıyız? Belki de
normali aramaya çalışmak saçmadır. Ya da her şeyin hızla değiştiği bir dünyada
normal olan bir şey yoktur. Böyle ise gelen sorulara verilebilecek en güzel
cevap şudur:
+SANANE
-36 yaşındasın ve hala markette yarı zamanlı çalışıyorsun. Daha düzgün bir iş bulmalısın.
+SANANE
Şu ana kadar yazdıklarımdan az buçuk kitapla ilgili bir şeyler çıkarmışınızdır. Başka incelemeleri de okursanız herkes insanlara dayatılan normalleri çok da güzel eleştirmiş. Eeee hepimiz eleştiriyorsak kim ulan bu öğüt verenler, sürekli soru soranlar? Hepimiz insanları pekala yargılıyoruz. Yargılarken de hep bazı mantıklı düşündüğümüz sebeplerin arkasına sığınıyoruz. Nedense hep karşımızdakinin iyiliğini düşünüyoruz.
Evlenmelisin. Yoksa yaşlılığında çok yalnız kalırsın.
Çok şişmansın. Böyle devam edersen sağlığını bozarsın.
Kitapta ise başta bu yargılama durumunu çok güzel gösteriyor. Her okuyan yeter ama rahat bırakın kızı derken yazar işi biraz daha ileri boyuta getiriyor ve toplum tarafından daha da anormal olarak gözüken şeyleri gözümüze sokmaya çalışıyor. Eminim çoğu kişi bu sayfaları okurken “Ehh tamam kızım. Farklılıklara saygı duymaya çalışıyoruz ama bu da biraz fazla değil mi?” demeden edemiyordur. Sonuç olarak yargılıyoruz ama. Hatta Keiko Furukuro’nun tanıştığı toplum tarafından anormal diye tabir edilen bir erkeğin şu sözlerine bakalım:
“"Söylemesi kolay. Sadece evlenmek lafların kesilmesine yetmez. Kadın değilim ki ben. Topluma karışmamışsan işe gir derler, işe girince daha fazla kazan derler, diyelim ki kazandın, evlenip çoluk çocuğa karış derler. Sürekli dünyanın cezalandırılmasına maruz kalırsın. Kadınların işi kolay, aynıymışız gibi konuşma."
Evet söylediklerinde haklılık payı var. Ama buradaki karakter çalışmayı reddedip Furukuro’nun evinde bedava kalıp yiyip içiyordu. Üstelik Furukuro ile önceden bir tanışmışlığı yok. Bu durumda da eleştirmeli miyiz yoksa onun hayatı böyle mi demeliyiz? Hatta bu durumdan Furukuro da memnun gözüküyor. O zaman her ikisi de memnunmuş bana ne mi demek lazım? Yoksa dur yahu bu kişi Furukuro’nun saflığından yararlanıyor deyip olaya müdahale mi etmeliyiz? Kısaca birinin yaşamına karışma hakkını kendimizde bulmak için sınır ne olmalı?
Tabi her farklı olana saygı duymaya çalışmak yanlış olur. Günümüzde bazı insanlar tembelliklerine bir kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Kolay yoldan para kazanabilmenin peşinde çoğu kişi. Bu durumdaki insanların da yaptığı hareketleri doğal karşılamamak gerek. Örnek verecek olursak eğitim sistemimiz kabul edelim çok kötü. Acaba daha çarpma ve bölmeyi bile yapamayan insan sistem kötü, ben farklıyım, kafam matematiğe çalışmıyor diye işin içinden sıyrılabilir mi? Temel düzeyde bir şeyi bile yapamayan kişinin eleştirmeye ne hakkı var? Ya da yukarıdaki alıntıdaki lafları söyleyen kişinin sistemi, düzeni eleştirmeye ne hakkı var? Pekala sen tembelsin, ve de birilerin sırtından hayatını sürdürmeye çalışıyorsun. Artık senin hareketlerin toplum sorunu haline dönüşmüşken niye herkesin hayatı kendine diye bir söylemde bulunalım ki? Aman bu cümleler uzar gider bu yüzden bu kısmı burada noktalıyorum.
Son söz
Kitabın dili aşırı sade. Hiç bölümlere ayrılmamasına rağmen hiç kopmadan kitabı rahatlıkla okuyabildim. Son kısımlarını pek beğenemedim onun dışında kitap güzeldi. Pek fazla Japon edebiyatından kitap okumamış biri olarak da güzel bir deneyim oldu benim için. Hacimli bir kitap olmadığı için Kasiyer’i bir güne rahatlıkla bitirebilirsiniz. Herkese bol okumalı günler dilerim.
Not: 24 Eylül cuma günü saat 21.00'da bu kitabı online olarak tartışacağız. Detaylı bilgi için instagramdan hepsi_kitap hesabına mesaj atabilirsiniz.
Blogumun instagram hesabını takip etmek için buraya tıklayabilirsin.
Tavsiye yazı: Eski, kokulu ve büyülü kitaplar
0 Yorumlar